FOREX PİYASASI
ABD’de hükümetin kapanması nedeniyle ertelenen tarım dışı istihdam verisi ardından bu kez açıklanması riske giren diğer önemli veri Eylül ayına ilişkin enflasyon raporu olacak. Bütçe krizinin çözülmesi durumunda veri ayın 15’inde açıklanabilir. New York Times ve Bloomberg’de yer alan haber, İstatistik Bürosu’nun enflasyon raporunun yayımlanması için bazı çalışanları geri getirdiği iddiasında bulundu.
Yıllık enflasyon iki ay boyunca sabit kalmasının ardından Ağustos’ta 2,9%’a yükselerek Ocak ayından bu yana görülen en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Gıda ve araç kalemlerindeki artışın hızlanması bu tabloda etkili oldu. Enerji maliyetleri yedi aylık gerileme ardından tekrar artış gösterdi. Özellikle doğal gaz ücretlerinde artış hızı dikkat çekmeye devam etti. Barınma enflasyonu ise 3,7%’den 3,6%’ya yavaşladı. Aylık TÜFE 0,4% ile Ocak ayından bu yana en hızlı temposunu gösterdi. Çekirdek enflasyon ise aylık 0,3%, yıllık 3,1% düzeyinde oluştu.
FOMC toplantı tutanaklarında üyelerin enflasyon endişelerini koruduğu görülmüştü. Bu nedenle istihdam gibi, enflasyon verisinin yayımlanması da önem taşıyor. Özellikle de fiyat gelişmelerinin yukarı yönlü risklere maruz kaldığı dönemde verinin açıklanmaması, ekonomiye ilişkin belirsizliği artırabilir.
Benzer durum ÜFE verisi için de geçerli.
Eylül’de enflasyonun yıllık bazda 3,1%’e yükselmesi ve buna aylık 0,4%’lük TÜFE’nin eşlik etmesi bekleniyor. Çekirdek enflasyonda ise 0,3%’lük aylık hızın ve yıllık bazdaki 3,1%’lik oranın korunması bekleniyor.
Hükümetin kapanma durumu nedeniyle açıklanamayan en önemli veri tarım dışı istihdamdı. Hükümette krizin çözülmesi durumunda verinin açıklanması gündeme gelebilir. Bu nedenle son gelişmeleri hatırlatmakta fayda olacaktır.
Tarım dışı istihdam son olarak yapılan revizyon ile gündeme gelmişti. Çalışma İstatistikleri Bürosu, Mart 2025’e kadar ki 12 aylık dönemde önceden açıklanana göre 911 bin daha az istihdam artışı olduğunu bildirdi. Eğlence ve konaklama 176 bin, profesyonel ve iş hizmetleri 158, perakende ticaret 126, toptan ticaret 110 bin daha az istihdam ekleyerek bu tabloda başı çekti. Ağustos ayı istihdam artışı ise 22 bin olarak açıklanmıştı.
Ortalama saatlik kazançlar ise Ağustos’ta bir önceki aya göre 0,3% artarak önceki ayki performansını sürdürmüştü. Önceki yılın aynı dönemine göre artış ise 3,9%’dan 3,7%’ye gerilemişti.
Aynı dönemde işsizlik 4,2%’den 4,3%’e yükselmişti. Fed, istihdamdaki zayıflık nedeniyle Eylül toplantısında faiz indirimi gerçekleştirmiş, yılın kalanındaki iki toplantıda toplamda 50 baz puan daha indirim yapılabileceği mesajını vermişti.
ÜFE tarafında ise aylık bazda sürpriz şekilde 0,1%’lik negatif sonuç dikkat çekmişti. Üç aydır pozitif bölgede oluşan üretici maliyetleri değişim hızı ardından bu durum Nisan’dan bu yana ilk kez negatif bölgeye geçildiğini gösterdi. Çekirdek ÜFE de benzer bir şekilde -0,1% düzeyinde oluşmuştu.
Çin’de TÜFE Ağustos ayın yıllık bazda 0,4% düşüş göstermişti. Piyasanın düşüş beklentisi ise 0,2% düzeyindeydi. Şubat ayından itibaren oluşan dört aylık deflasyon ardından TÜFE Haziran ayı ile birlikte pozitif bölgeye çıkmış. Ancak bu durum iki ay sürebilmişti. Gıda fiyatlarında düşüş hızı artarken, gıda dışı enflasyondaki sınırlı toparlanma düşüşü sınırlamıştı. Hükümetin sunduğu sübvansiyonlar bazı kalemlerde sınırlı da olsa pozitif şekilde etkisini hissettirmişti.
ÜFE tarafında ise negatif enflasyon süreci üçüncü yılına yaklaştı. Ancak Ağustos’taki 2,9%’luk düşüş, Nisan ayından bu yana en ılımlı gerileme olarak dikkat çekti.
Piyasa beklentisi Eylül’de enflasyonun -0,2% düzeyine ulaşacağı, ÜFE’nin aynı dönemde -2,3%’e yükseleceği yönünde.
Endeks Eylül’de 34,7 puandan 37,3 puana yükselerek piyasa beklentilerini de aşan bir görünüm sergilemişti. Ancak endeksin genel görünümüne baktığımızda, sıkışan bir alanda seyretmeye devam ettiği görülüyor. ABD tarife politikaları ve Almanya’da kapsamlı ekonomik ve sosyal reform paketi etkilerine ilişkin belirsizlikler temkinli bir yaklaşıma neden oluyor. Mevcut koşulları ölçen endeks -68,6 puandan -76,4 puana gerilemişti.
Endeksin Ekim ayında 41,5 puana tırmanması bekleniyor.
Ada’da işsizlik Temmuz ile biten üç aylık dönemde 4,7% seviyesinde sabit kalmıştı. İşsizlik haklarından yararlanmak için yapılan başvurular ise iki aylık düşüş ardından Ağustos ayında 17,4 bin artış göstermişti. Toplam başvuru sayısı 1,686 milyona ulaşmıştı. Ortalama haftalık kazançlar ise Temmuz ile biten üç aylık dönemde yıllık bazda 4,7% artmıştı.
İşsizlik ve ücret artış hızlarının Ağustos ile biten üç aylık dönemde korunması bekleniyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, 1 Kasım 2024’te Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “BB-”ye yükseltmiş, ancak görünümü “pozitif”ten “durağan” seviyesine çekmişti. O gün Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi 269 baz puan seviyesindeydi. Aradan geçen altı ayın ardından, 25 Nisan 2025’te yaptığı değerlendirmede S&P, beklentilere paralel olarak kredi notunu “BB-”, görünümünü ise yine “durağan” olarak koruduğunu açıkladı. Ancak bu kez karar günü CDS 334 baz puan seviyesindeydi. Yani Kasım’a kıyasla risk priminde gözle görülür bir artış söz konusuydu.
S&P raporunda, ekonomi yönetiminin yüksek enflasyonu düşürmeye ve dolarizasyonu azaltmaya yönelik politikalarına duyulan güvenin sürdüğü vurgulandı. Ancak aynı zamanda bazı risklere de dikkat çekildi. Döviz kurunda ani ve sert değer kaybı, enflasyonla mücadelede gevşeme ya da rezervlerde hızlı bir erime yaşanması halinde notun aşağı yönlü baskı görebileceği belirtildi. Öte yandan, enflasyonun kalıcı şekilde tek haneye inmesi ve TL’ye olan güvenin güçlenmesi durumunda not artışı için kapının açık olduğu mesajı da verildi. Ayrıca, siyasi gelişmelerin ve şirketlerin artan döviz talebinin ekonomik istikrar üzerinde baskı oluşturabileceği ifade edildi.
Bugüne geldiğimizde ise tablo biraz daha farklı. Dezenflasyon süreci istikrarlı biçimde sürüyor ve TCMB’nin enflasyona uyumlu adımlarına devam ettiğini görüyoruz. Siyasi riskler gündemde kalmaya devam etse de, CDS tarafında son dönemde önemli bir geri çekilme yaşandı. Bu çerçevede, 25 Nisan’daki karar gününde gördüğümüz risk primi ile bugünkü seviyeleri karşılaştırdığımızda, S&P’nin 17 Ekim 2025’te yapacağı değerlendirmede olumlu bir adım atma ihtimalini göz ardı etmiyoruz.