Yeşil Enerji Çerçevesinde Dönüşüm: Emtia Arzı ve Talebinde Genel Görünüm
Çevresel sürdürülebilirlik kaygıları emtia piyasalarının evriminde etkili olmayı sürdürüyor. Küresel iklim değişikliğine yönelik endişeler, fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik ediyor. Bu durumun karbon salınımını azaltan teknolojilerin benimsenmesi ve emtia talebini önemli ölçüde değiştirme potansiyeli barındırdığı düşünülüyor.
Özellikle fosil yakıtlara bağlı enerjiden, daha çevreci olan yeşil enerjiye dönüşümün çoğu sektör üzerinde devrim yaratacak düzeyde etkiler yaratması bekleniyor. Diğer yandan yapay zeka uygulamalarının göz önüne çıkmasıyla, hem verimlilikte artışın güçlendirilmesi hem de bu dönüşüm sürecinin daha etkin şekilde gerçekleştirilmesi potansiyeli bulunuyor.
Bu süreçte bazı emtiaların uzun dönemde güç kazanması beklenirken bazı emtialarda ise görece daha düşük talep oluşabilme potansiyeli bulunuyor. Enerji emtialarını ele aldığımızda, çevresel kaygılar sebebiyle, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru bir talep kayma yaşanması bekleniyor. Bu durumun elektrikli araçlardan, rüzgar türbinleri ve güneş panellerine ve hatta yapay zeka uygulamalarıyla işlemcilere kadar geniş bir alanda etki yarattığı ve bu etkiyi sürdürmesi düşünülüyor.
Otomotiv Endüstrisi
Fosil yakıt kullanan otomotivler, her ne kadar bir dizi önlem alınsa da, özellikle atmosfere saldığı gazlar nedeniyle çevre kirliliklerine önemli etmenlerin başında geliyor. Bu durumun zararlarını azaltmak için elektrikli araçlar ve temiz enerji teknolojileri gibi alternatiflere başvuruluyor. Elektrikli araçlara geçişle birlikte, bazı emtialar ise uzun vadeli talep artışıyla karşılaşıyorlar.
Lityum ve kobalt, elektrikli araçlarda batarya teknolojilerinde kullanılan önemli emtialar olarak karşımıza çıkıyor. Elektrikli araçlarda yaygın olarak kullanılan lityum-iyon piller; enerji yoğunluğu, hafifliği ve düşük deşarj oranı gibi avantajları nedeniyle tercih edilmektedir. Bu piller, yüksek enerji depolama kapasitesine sahip oldukları için elektrikli araçlarda uzun menzil ve dayanıklılık sağlıyorlar. Lityum-iyon pillerinin bir bileşeni olarak kobalt, pilin performansını artırmak için kullanılıyor. Ancak kobalt madenlerinin çıkarılması ve işlenmesi çevresel ve etik sorunları da beraberinde getiriyor. Bu nedenle alternatif bileşenler üzerine araştırmaların sürdüğü belirtiliyor.
International Energy Agency’ye (IEA) göre; 2022'de otomotiv lityum-iyon batarya talebi, özellikle elektrikli otomobil satışlarındaki artışın etkisiyle yıllık bazda yaklaşık %65 artarak 550 GWh'ye ulaştı.
Batarya talebindeki artışın, önemli emtia talebini de olumlu yönde desteklediği belirtiliyor. 2022'de lityum talebi, 2017'den bu yana %180 artmasına rağmen, arzın üzerine çıktı. 2022'de lityum talebinin yaklaşık %60'ı, kobalt talebinin %30'u ve nikel talebinin %10'u elektrikli araç batarya için kullanıldı. 2017'de bu paylar sırasıyla %15, %10 ve %2 idi. Diğer açıdan batarya teknolojisinin gelişimi ve batarya geri dönüşümünü destekleyen önlemlerin, bu emtialara olan talebi bir miktar törpüleyebileceği söz konusu.
Elektrikli araçlarda geniş bir kullanım alanına sahip olan diğer bir emtia ise bakırdır. Bakır elektrikli araçlarda; yüksek iletkenliğe sahip olması nedeniyle, kullanılan motorda, şarj altyapısında, batarya bağlantılarında ve soğutma sistemlerinde yoğun olarak yer alıyor.
Benzer kullanım alanına sahip olan diğer bir emtia ise alüminyum olarak karşımıza çıkıyor. Kullanılan motor, şarj altyapısı, batarya bağlantıları ve soğutma sistemlerine ek olarak alüminyum; araç şasi ve gövdesinde ve araçlarda bulunan iletim hatlarında düşük ağırlığı nedeniyle de tercih ediliyor. Alüminyumun böylesine çeşitli kullanım alanı, elektrikli araçların hafif, daha yüksek verimli ve dayanıklı olmalarına katkıda bulunuyor.
Yukarıdaki kullanım alanı artan emtiaların uzun vadeli talebinde artışın sürmesi beklentiler dahilinde bulunuyor. Diğer yandan gümüş, platin ve paladyum gibi metaller içten yanmalı motorlu araçlardan kaynaklanan hava kirliliğini azaltmada kritik bir rol oynadıkları biliniyor. Bu nedenle, gelecekte elektrikli araçların daha yaygınlaşmasıyla birlikte gümüş ve platin gibi metallerin talebinin baskılanabileceği düşünülüyor.
Enerji Endüstrisi
Çevresel etkileri azaltmak, enerji kaynaklarını daha sürdürülebilir halde kullanmak ve karbon salınımını düşürmek amacıyla, fosil yakıtlara olan talebin yeşil enerjiye doğru kaymaya başladığı söylenebilir. Bu alanda özellikle rüzgar ve güneş enerjilerine oldukça yoğun bir talepten bahsedilebilir. Hem Paris İklim Antlaşması hem de Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması gibi attığı adımlarla bu geçişin hızlanması beklenmektedir. Bu geçişin özellikle son dönemde hızla üretimi artan ve gelişen rüzgar ve güneş enerjilerini etkilemesi düşünülmektedir.
Rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin üretiminin temel girdilerinden çelik talebinde artış yaratması beklenmektedir. Çelik, dayanıklılığı, işlenebilirliği nedeniyle rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin taşıyıcı iskeletlerinde destek sistemlerinde, montaj ve bağlantı elemanlarında ve koruyucu kaplama uygulamalarıyla tercih edilmektedir. Diğer yandan rüzgar türbinleri yüksek olmaları ve güneş panelleri yüksek direklere ihtiyaç duymaları nedeniyle güçlü bir malzeme olan çelik tercih edilmektedir.
Güneş panelleri, güneş ışığını elektrik enerjisine dönüştüren fotovoltaik hücrelerden oluşur. Silikon, fotovoltaik hücrelerin ana malzemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla silikon; fotovoltaik hücrelerde yarıiletken olarak, fotovoltaik hücrelerin üretiminde ve bu hücrelerin optimizasyon ile fotovoltaik hücrelerin yüzey kaplamalarında temel bileşen olarak kullanılmaktadır.
Güneş enerjisi yenilenebilir enerji kapasitesi konusunda öncülük ediyor. IEA güneş panelleri kurulu güç kapasitesinin, 2027'de kömürü geçerek dünyanın en büyüğü haline gelmesini bekliyor.
Yeşil enerji geçişine yönelik talep, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltabilir. Bu durum, rafine edilmiş petrol, benzin, doğal gaz gibi enerji kaynaklarına olan talebi olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir.
Çip Endüstrisi
Çipler; yapay zeka uygulamaları ve metaverse gibi yenilikçi alanlarda, enerji verimini artırma amacıyla enerji sektöründe ve elektrikli araçların otonom sürüş gibi devrimsel yeniliklerinde temel girdi unsuru olarak kullanılıyor. Yapay zekanın hayatımızda giderek artan uygulama alanları bulması, akıllı telefonlar ve akıllı aletlerle birlikte sensör teknolojilerinin giderek hayatımızda yer etmesiyle, işlemci çipleri ve mikroçiplere olan talep giderek hızlandı.
*2024 Tahmini
Yapay zeka işlemcileri, özellikle derin öğrenme gibi yoğun hesaplama gerektiren uygulamalarda yüksek performans ve enerji verimliliği sağlamak üzere tasarlanıyor. Bu amaçla işlemci çiplerinin temelinde silikon yongaları kullanılıyor. Silikona, yarıiletken özelliklere sahip olduğu için mikroçipler üzerinde elektrik sinyallerini kontrol etmek için başvuruluyor. Diğer yandan bu çiğlerde ısı iletken malzemesi olarak silikon bazlı termal macunlar da kullanılıyor. İşlemci çiplerinde elektrik iletkenlik yollarını oluşturmada, altın, bakır ve alüminyum gibi metaller de kullanım alanı buluyor.
Tüm Endüstrinin Ortak Noktası: Bakır
Basit bir ifadeyle, net sıfır emisyona ulaşma yolunun başlangıcı ve sonu bakır ile şekilleniyor. Yenilenebilir enerjiyi desteklemek için inşa edilen tüm altyapı, bakırın elektrik ve ısı iletiminde yüksek verimliliği nedeniyle büyük miktarlarda bakır kullanıyor.
Enerji geçişini sürdürmek için milyonlarca bakır tel, dünya genelindeki enerji şebekelerini güçlendirmek için gerekli hale geliyor. Rüzgar türbinleri ve güneş panellerinden oluşan çiftlikleri inşa etmek için yüz binlerce ton daha fazla bakıra ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin bir deniz üstü rüzgar türbini, üretilen her megavat kapasite başına 8 ton bakır içerir.
Hızla artan bir talep kaynağı olan elektrikli araçlar, benzinle çalışan araçlara kıyasla iki katından fazla bakır kullanır; benzinli araçlarda yaklaşık 30 kg bakır bulunmaktadır. Buna ek olarak, ortalamada bir evde 180 kg'den fazla bakır bulunduğunu düşünürsek, bakırın kullanım alanının ne kadar yaygın olduğu gözler önüne serilebilir.
McKinsey'ye göre, küresel elektrifikasyonun, 2031'e kadar yıllık bakır talebini mevcut yaklaşık 25 milyon ton seviyesinden 36.6 milyon tona çıkarması bekleniyor. Aynı zamanda McKinsey, bakır arzını 30.1 milyon ton civarında gerçekleşmesini öngörüyor ve önümüzdeki on yılda, her yıl için 6.5 milyon tonluk bir açık arz açığı oluşabileceğini ifade ediyor.
Goldman Sachs’a göre, bakırın yeşil enerjide kullanımı, 2020 yılında toplam bakır tüketiminin %4'ünü oluşturdu. Goldman Sachs, bu oranın 2030'a kadar %17'ye çıkması bekleniyor. Goldman Sachs’a göre, net sıfır emisyona ulaşmak için 2030 yılına kadar küresel çapta %54 daha fazla bakıra ihtiyaç duyacağını ekledi.
S&P Global’a göre; küresel bakır talebinin 2035'e kadar 50 milyon tona kadar ulaşarak geçtiğimiz yılın yaklaşık olarak iki katına çıkacağını tahmin ediyor. Geçtiğimiz yılda, küresel bakır madeni üretimi yaklaşık 22 milyon ton seviyesinde gerçekleşti. Bu durum, halihazırdaki talebin altında gerçekleştiği belirtiliyor.
Bakır Analizi
Orta vadeli görünümde bakır fiyatı, takip ettiğimiz 21 periyotluk üstel hareketli ortalama ve 100 periyotluk Envelopes’un üzerinde işlem görüyor. Bakır fiyatı ilgili göstergelerin desteklediği 3,7300 – 3,7700 bölgesi üzerinde hareket ettiği sürece, yükseliş isteği öne çıkabilir. Pozitif yönlü fiyatlamaların görülmesi halinde 3,9160 – 3,9500 aralığı ve 4,0150 seviyeleri gündeme gelebilir.
Alternatif durumda, düşüş isteğinin bakın hale gelebilmesi için, 3,7300 – 3,7700 bölgesi altında kalıcılığa ihtiyaç duyulabilir. Bu halde 3,6800 ve 3,6300 seviyeleri ile karşılaşılabilir.