ABD’de seçim gündemi: Biden yarıştan çekildi, Kamala Harris’e destek artıyor
ABD’de Kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçimi için Biden ile Trump arasındaki yarışta belirleyici gelişmelerden biri 27 Haziran’da televizyonlarda yayımlanan tartışmaydı. Bu tartışmada Biden’ın aksamaları ve gafları gibi gerekçeler Trump’ın güç kazandığına yönelik tahminleri ön plana çıkarmıştı.
Bu süreçte Biden’ın basına yansıyan bazı görüntülerinde yaşadığı bazı aksaklıklar, başkanlık kampanyasını yürütemeyecek sağlık sorunları olduğu endişelerini daha da artırmıştı. Son olarak da Trump’a yönelik başarısız suikast girişimi, Cumhuriyetçi adayın anketlerde farkı açmasında etkili olmuştu.
Biden’ın Demokratlar arasında da artan baskıyla birlikte yarıştan çekileceği söylentileri yoğunlaşırken, geçtiğimiz haftanın sonlarına doğru bu senaryonun fiyatlanmaya başladığını da görmüştük. Dolayısıyla bir panik durumu söz konusu değil. Ancak bu gelişme, şu ana kadar Trump yönetimini fiyatlamaya başlayan kesim için belirsizliği artırmış durumda. Çünkü birçok Demokrat parti yetkilisinin Biden’ın desteklediği Kamala Harris’e destek açıklaması ardından partinin anketlerde güç kazanabileceği öngörülüyor.
Biden’ın Trump karşısında güç kaybetmeye başladığı döneme kadar, Harris’in aldığı destek pek güçlü değildi. Ancak son haftalarda Demokrat partiden birçok ismin desteğini alan Başkan Yardımcısı şu an en güçlü aday olarak görülüyor.
Eski ABD Başkanı Obama, Kaliforniya Valisi Newsom, Pensilvanya Valisi Shapiro gibi öne çıkan isimler Harris’e desteklerini açıklamış durumda. Dolayısıyla Biden’ın güç kaybetmesi öncesi arka planda kalan ve prestiji düşük olarak görülen Harris’in bundan sonraki süreçte yapacağı açıklamalar, özellikle 19 Ağustos’ta başlayacak Demokrat Parti kongresi öncesi yakından takip edilecek.
Demokrat ve Cumhuriyetçilerde “ticaret” ortak payda haline gelmişti
Trump zaferi yukarıda bahsettiğimiz süreç boyunca piyasaları etkiledi. Özellikle Çin’e karşı ticaret avantajı için yapılan açıklamaların popüler hale gelmesi ve Demokratların da buna katılması, teknoloji sektörünün kalbi haline gelen yarı iletken segmentinde önemli baskı oluşturdu. Bu da bir süredir piyasa değerleri hızla artan Nvidia gibi şirketlerde hızlı satışlara yol açtı. Fakat bu şimdilik hangi aday kazanırsa kazansın uygulanacak bir politika gibi görünüyor.
Trump enflasyonu düşüreceğini söylese de, vadettiği politikalar tersini işaret ediyor
Trump’a özgü politikalar arasında ise daha agresif ticari tarifeler, vergi kesintileri ve göçmenlik konusundaki katılık yer alıyor. Bunların tümü, Trump’ın başkan olduğunda baskılayacağını belirttiği enflasyonu besleyici politikalar olarak biliniyor. Dolayısıyla yarı iletken dışı sektörlere pozitif yansıyabilecek bu duruma karşın, Fed’in ne kadar bağımsız olacağı oldukça önemli olacak. Enflasyonist ortamla mücadele eden Fed’in borçlanma maliyetlerini sınırlayıcı tutması beklenir ki bu durum ekonomi üzerinde baskı oluşturabilir. Dolayısıyla politikalar ve sözler arasındaki uyumsuzluğun nasıl ilerleyeceği belirsizliği azaltacak. Demokratların zaferinde ise Enflasyonun 2% hedefine yavaş da olsa ilerleme ihtimali devam edebilir.
Seçim gündemi etkileri
Trump zaferi fiyatlaması şu ana kadar endeks üzerinde etkili olurken, bunda baskılanan enflasyonun payı daha büyüktü. Siyasi belirsizlik şimdilik endeksi baskılayan unsur olarak bile görülebilir. Ek olarak hem Demokratlar, hem Cumhuriyetçiler tarafından Çin’, Tayland ve Çin ile yarı iletken ticareti yapan Avrupalı şirketlere yönelik söylemler geçtiğimiz hafta oluşan baskının ana unsuruydu. Bu satışlar içine Biden’ın adaylıktan çekileceği senaryosunun Trump’a güç kaybettireceği fiyatlaması da dahil edilebilir.
Petrol gibi varlıklar şu ana kadar seçim gündemine sınırlı tepki veriyor. Biden’ın çekilmesi sonrası petrol haftaya yükselişle başlarken, Trump’ın fosil yakıtlara olan ılımlı yaklaşımı biliniyor. Dolayısıyla Trump döneminde ABD üretiminin agresif olmayı sürdürmesi sürpriz olmayacaktır.
Seçim öncesi süreçte altın ve gümüş gibi yatırım araçları, spekülatif senaryolardan destek bulabilecekken, seçime yaklaştıkça oluşan anketler belirsizliği azaltmada en önemli rolü oynayacak. Endekslerde ise ticaret savaşlarında daha ılımlı senaryo oluşana kadar bu riskin varlığını unutmadan Fed senaryolarına odaklanıyor olacağız.
İlk anketler tablonun aynı kaldığını gösteriyor
Bazı kurumların uyguladığı ilk anketler, uygulanma hızı ve kapsamı tartışılır olsa da, Harris’in Biden’a göre bir miktar avantaj sağlasa da, genel tabloyu değiştirmediğini gösteriyor.
CBS ile YouGov’un uyguladığı ankette Biden 47%, Trump 52% olarak görülürken, aday Harris olduğunda oran sadece bir puan yükselerek 48%’e çıkıyor. Trump ise bir puan kayıpla 51%’e iniyor.
NBC’nin anketinde Biden 43%, Trump 45% oy alırken, Harris’in adaylığında oran 45%’e yükselmesine rağmen Trump’da 2 puan yükselişle 47%’ye ulaşıyor.
Fox News anketinde Biden 48%, Trump 49% oranda bulunurken, Harris adaylığında bu tablonun değişmediği görülüyor. NPR, PBS ve Marist’in ortak anketinde ise Biden 50%, Trump 48% görülürken, Harris’in adaylığı durumunda Demokratların 50%’de kaldığı, Trump’ın bir puan artışla 49%’a yükseldiği görülüyor.