Risklerden Getiri Arayışına: 2025 Yılının İkinci Yarısında Yatırım Hikayesi
Yönetici Özeti
Fırsatlar, çoğu kişinin görmediği risklerin içinde saklıdır. “Howard Marks”
Belirsizliğin hâkim olduğu dönemlerde resmi doğru okuyabilmek ve risk ile fırsat arasındaki ince çizgiyi ayırt edebilmek çok önemlidir. 2025 yılının ilk yarısını tamamlayacağımız bu süreçte küresel piyasalar politik, ekonomik ve jeopolitik risklerle çevrili bir patika üzerinde ilerliyor. Ticaret savaşları, merkez bankalarının faiz politikaları, kırılgan büyüme verileri ve jeopolitik tansiyonlar; yatırım kararlarını zorlaştıran başlıca başlıklar olarak öne çıkıyor. Tüm bu başlıklar, yatırımcıların net pozisyon almasını zorlaştırırken, stratejik analizle ilerleyenlerle bilgi kirliliği içinde yön bulmaya çalışanlar arasında belirgin bir ayrışma yarattı.
2025 yılının ilk yarısı, küresel ekonomide belirsizlik ve dalgalanmaların ön plana çıktığı bir dönem oldu. ABD Başkanı Donald Trump’ın agresif ticaret politikaları küresel ticaret sistemini yeniden şekillendirirken, Çin bölgesel iş birliklerini artırarak ihracat gücünü korumaya çalıştı. Avrupa Birliği ise altyapı ve savunma harcamalarıyla ekonomik büyümeyi desteklemeyi hedefledi.
Ticaret savaşlarının damga vurduğu bu dönemde dünyanın en büyük iki ekonomik aktörü ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB), bir yandan artan gümrük tarifelerinin ekonomik etkilerini ölçmeye çalışırken, diğer yandan değişen makroekonomik göstergelere göre para politikasını şekillendirmeye çalıştı. ECB, 2024 Haziran’da başlattığı faiz indirim döngüsünü 2025’in ilk yarısında da sürdürerek politika faizini %2,15'e, mevduat faizini ise %2'ye indirerek daha gevşek bir duruş benimsedi. Fed ise, yılın ilk yarısında henüz faiz indirimi yönünde bir adım atmadı. Ekonomik verileri bütüncül bir yaklaşımla değerlendiren banka, yüksek tarife risklerini göz önünde bulundurmasına karşın, faiz indirimi konusunda temkinli bir duruş sergilemeyi tercih etti.
Ekonomik görünüm ve ticari gerilimlerin gölgesinde, merkez bankaları para politikalarını şekillendirmeye çalışırken, yatırımcılar da ülkeler arası ticari sürtüşmelerin yarattığı ekonomik risklere ek olarak, jeopolitik riskleri de stratejilerinin ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Bu kapsamda, 2025’in ilk yarısında finansal piyasaların yönünü belirleyen bir diğer temel unsur jeopolitik gelişmeler oldu.
İsrail-Hamas gerginliği, Tayvan çevresindeki askeri hareketlilik ve Rusya-Ukrayna savaşındaki çözümsüzlük piyasaların risk algısını beslemeyi sürdürdü. ABD tahvillerinin geleneksel güvenli liman özelliğinin sorgulandığı bir ortamda kıymetli metallerin başını çeken Ons Altın, tarihi rekor seviyesini 3500$ seviyesine taşıdı. Değerli metal Gümüş, Ons Altın’ın son dönemdeki yatay hareketini fırsat bildi ve endüstriyel talebi de dikkate alarak yılbaşından bu yana sergilediği performansını %27’ye çıkardı. Küresel enerji fiyatlamalarının ana belirleyicisi konumundaki Brent Petrol ise, Nisan ayında gerçekleştirdiği %15’lik düşüşle Şubat 2021’den bu yana ilk kez uzun vadeli göstergeler (200 aylık ortalama 70$) altına sarksa da İsrail – İran arasında 13 Haziran’dan itibaren takip ettiğimiz jeopolitik risk temasıyla yeniden gösterge üzerine çıkması tedirginliği artırdı. ABD ile Çin arasındaki iyileşen ticari görüşmelere karşın Başkan Trump’ın diğer ülkelere yönelik yeni ticaret anlaşması koşullarını içeren mektuplar göndereceğine dair haber akışları da ticaret savaşları temasını gündemde tutmaktadır.
2025’in ilk yarısını bu şekilde tamamlarken yılın ikinci yarısında piyasalar, merkez bankalarının para politikaları, ticaret savaşları ve jeopolitik gelişmelerin etkisiyle dalgalı bir seyir izlemeye devam edecek. Bu karmaşık ortamda, yalnızca doğru zamanlama değil; veri destekli, senaryo bazlı stratejiler yatırımcıların başarı şansını artıracaktır.